Ana içeriğe atla

Muhalifler - Marissa Meyer / Seri Yorumu

Birkaç hafta önce bitirdiğim ve çok sevdiğim Muhalifler serisine bir de burada yorum girmek istedim. Marissa Meyer benim en sevdiğim yazarlardan, ne yazsa okurum dediğim biri. Ay Günlükleri serisi en sevdiğim seridir zaten. Bu seriden de spoiler vermemeye çalışarak bir bahsedeyim dedim.

"Korkusu olmayanın cesareti de olmazmış."

İlk kitapla başlayalım o zaman. Bir giriş kitabında olması gereken her şey vardı, üstelik ekstra aksiyonla beraber. 

Diğer insanlar tarafından aşağılanan ve dışlanan özel güçlere sahip insanların Anarşistler denilen bir grubun önderliğinde devrim başlatmasıyla Gatlon şehrinde Anarşi Çağı yaşanmaya başladı. Anarşistlerin başı ve devrimin öncüsü Anarşinin Ası sayesinde dahiler artık özgürce yaşabiliyordu. Onları kısıtlayacak hiçbir kural yoktu. Çünkü artık hükumet ve polis güçleri de yoktu.

Bu kuralsız düzende kötülükler artmaya başladı. Dahilerin kurduğu çeteler her türlü suçu işliyordu. Normal insanlar onlara karşı koyamıyordu. Buna bir son vermek gerektiğini fark eden altı dahi birleşerek Muhalifler adında bir grup kurdu ve insanları kurtarmaya başladı. Herkes onlara güveniyordu.

Muhalifler her zaman gelir.

Muhalifler hep tam zamanında gelir.

Başkarakterimiz Nova Artino da buna inanarak yaşayan biri. Babasının silah ürettiği çeteden biri kapılarına dayandığında Nova Muhaliflerin geleceğine inanıyordu. Gelen adam babasını ve annesini öldürdüğünde Nova hâlâ Muhalifleri bekliyordu. Kaçıp dolaba saklandığında ve küçük kardeşi Evie'nin çığlıklarının sustuğunu duyduğunda da Muhaliflerin gelip onu kurtarmasını bekliyordu. Çünkü babası Konsey'le konuşmuştu. Konsey onları koruyacaklarını söylemişti.

Ama katil dolabın kapağını açıp silahı Nova'nın alnına dayadığında Nova Muhaliflerin gelmeyeceğini anladı. 

İnsanları uykuya daldırma gücünü kullanarak katili uyuttu. Katilin silahını onun başına doğrultmuş tetiği çekmeye çalışırken amcası Anarşinin Ası gelip onu kurtardı ve Anarşistlerin arasına kattı.

"Kahramanlık neler yapabildiğinle ilgili değil, yaptıklarınla ilgiliydi."

İlk kitapta Nova'nın ailesinin ve Gatlon Savaşı'nda yenilen amcasının intikamını almak için farklı bir kimlikle Muhaliflerin arasına katılmasını okuyoruz. Muhaliflerin her sene yeni kişiler bulmak için yaptığı seçmelere katılıp sevgili Adrian'ın takımına giriyor. Adrian Konsey'in (Konsey Muhaliflerin başı, Anarşi Çağı'nda toplanan altı kişi) ölmüş olan üyesi Yenilmez Kadın'ın oğlu. Annesinin ölümüyle diğer Konsey üyelerinden Kaptan Krom ve Korku Bekçisi onu evlatlık alıyor.

Yani kendisi baya önemli biri anlayacağınız.

Çizdiği şeyleri gerçeğe dönüştürebilme gücü ve nezaketiyle de baya etkileyici biri aynı zamanda.

Nova Muhaliflerden bilgi toplamaya çalışırken aynı zamanda Adrian'a kapılmamaya çalışıyor. Ama o iş biraz zor.

Bu sırada Adrian da ölen annesinin katilini arıyor. Annesinin ölümü çok şüpheli çünkü uçabilme yeteneği olan Yenilmez Kadın bir binanın tepesinden düşerek öldü.

Çok fazla sır dönüyor etrafta. Nova ve Adrian birbirlerini seviyor ama ikisi de birbirlerinin ikinci kişiliklerine düşman. Adrian Kabus'un annesinin katlini tanıdığını düşündüğü için sürekli peşinde. Nova ise özellikle Kabus kılığındayken ortaya çıkan Nöbetçi'den bıkmış durumda.

İkisinin dövüş sahnelerini okurken çok güldüm. Birkaç dakika önce flört ederken sonrasında birbirlerini öldürmeye çalışıyorlar.

İlk kitabın sonunda Adrian'ın annesinin katilinin kim olduğunu anladım, gayet açıktı. Birkaç küçük şaşkınlık da yaşadım. Sonuç olarak çok akıcı ve eğlenceliydi. Devamı için de bir sürü soru işareti doldu kafama. Hemen ikinci kitaba geçtim.


"Ara sıra güzel rüyalar da görmeyi hak ettiğini düşündüm sanırım," dedi. "Hiç uyumuyor olsan da."

İkinci kitap daha çok bilgi ağırlıklıydı. Yine bir sürü dövüş sahnesi vardı ama birkaç gerçeği ve yeni üretilen silahın özelliklerini öğrenmiş olduk. Ama akıcılık konusunda birinciden az kalır yanı yok.

Nova bu kitapta biraz sinirimi bozdu. Adrian ona resmen koşarken onun kendisi sürekli geri çekmesi saçmaydı ama onun da kaygılarını anlıyorum. Deli kızım, her zaman haklıdır. Zaten en sonunda açıldılar birbirlerine.

Konsey'e ve Anarşistlerin geri kalanına da iyice gıcık oldum. Özellikle Honey (namıdiğer Kraliçe Arı, bir Anarşist) iyice kendini aştı. İlk kitaptaki ağlak halini görünce "bununla mı uğraşacaklar sürekli" diye düşünmüştüm ama asıl kötü o çıktı.

Fobi'den çok ümitliydim. En başından beri hakkında bir şey bilmediğimiz için gizemli bir havası var ve ister istemez dövüş sahnelerinde çok yetenekli olacağını beklemiştim. Ama kitabın sonunda tam dövüş olacakken karga olup kaçması hayal kırıklığına uğrattı.

Kitabın sonu... Her şey o kadar karıştı ki anlatamam. İlk kitabın sonu devamını merak ettirme konusunda bu sonla karşılaştırılamaz bile.

Bir de kitabın baskısıyla ilgili küçük bir not düşeyim. Düşmanlar hem ciltli hem de ciltsiz olarak basıldı ve alacaksanız ciltli almayı unutmayın. Ben yanlışlıkla ciltsiz almışım ve son 3-4 sayfası boş. Sadece bende olan bir şey de değil, ciltsiz alan herkes aynı konudan şikayetçi. Kitap hâlâ birinci baskıda, belki diğer baskılarda düzeltilir bu hata. Dex'e bu konuda yazdım ama tabii ki geri dönmeyi bırakın mesaja bakan bile yok.



“Everyone has a nightmare,” she said. “I guess I’m yours.”
("Herkesin bir kabusu vardır," dedi. "Sanırım ben seninkiyim.")

Üçüncü kitap daha ülkemizde çıkmadı ben de epub indirip okudum. Fotoğrafa da kapağını editleyip koydum, çok hoşuma giden bir fotoğraf oldu😄

Supernova efsane bir kitaptı. Tempo bir an olsun düşmedi ve öğrendiğim gerçeklerle neye uğradığımı şaşırdım. 

Adrian en başından beri duygularını fazla fazla yaşayan ve gösteren biriydi. Bu kitapta duygularını gösterme konusunda tersine bir gelişim yaşadı. Gerçi bu baya işine yaradı.

Nova ise harika bir karakter gelişimi yaşayarak sürekli yaşadığı ikilemleri sonlandırdı ve en başından beri ona hayranlık duymamı sağlayan güçlü karakterini bırakmadan asıl kimliğini bulup kabullendi.

Fobi'nin geçmişini öğreniyoruz bu kitapta ve gerçeği öğrendiğimde nasıl şaşırdığımı anlatamam. Yazar o kadar iyi bağlamış ki bu konuyu. Hatırlayınca tüylerim diken diken oldu yine.

Üst kısımlarda yan karakterlerden pek bahsetmedim ama kitapta sadece Nova ve Adrian ön planda değil. Herkes çok etkin ve önemli, herkesin hikayesini bir ölçüde biliyoruz. Bu yönden de çok beğendiğim bir seri. Zaten Marissa Meyer tüm karakterlerini olabildiğince detaylı işleyen bir yazar. 

Yan karakterleri de çok sevdim, iyi ya da kötü fark etmez baya iyi yazılmışlardı bana göre. En sevdiklerim Kuklacı, Max, Oscar ve Ruby oldu. Kuklacı'yı ilk sahnesinden beri çok sevdim, malum kötü karakterler ince çizgim, ama sonu böyle olmamalıydı. En çok acıyı o çekti resmen.

Max'ten hiç bahsetmedim ama çok ama çok önemli bir karakter. Neden önemli olduğunu anlatırsam spoiler olur, o yüzden geçiyoruz.

Son savaş sahnesi tek kelimeyle epikti. Okurken hop oturup hop kalktım. Çokça gerildim. Tabii ki mutlu sona bağlandı. Ama sanki biraz fazla mutlu olmuş sonu. Kötü değil ama biraz ütopik olaylar gerçekleşti ve bence onlar olmadan da çok güzel bir olabilirdi.

Ve en son bölüm... Öyle bir ters köşe vardı ki o bölümde, hiç ama hiç beklemiyordum. Ne kadar düşünsem yine de aklıma gelmezdi. Yazar bu konuyla başlı başına bir kitap yazabilir kesinlikle. Ama devamının geleceğini sanmıyorum, zaten sakız gibi uzatmamak daha iyi.

"Everyone has a nightmare.” He pressed his forehead against hers. “Maybe I want you to be mine.”

("Herkesin bir kabusu vardır." Alnını onunkine yasladı. "Belki senin benimki olmanı istiyorumdur.")

Benim çok keyif alarak okuduğum ve çok sevdiğim bir seri oldu. Çok kolay tahmin edilebilen ayrıntılar olsa da birkaç vurucu ters köşe vardı dediğim gibi. Ben bu seri hakkında birkaç kötü yorum okuyup beklentimi düşürmüştüm, siz de çok büyük beklentilerle başlamadan okursanız benim gibi seveceğinizi düşünüyorum. 

Ayrıca favori kadın karakterlerime Nova Artino gibi muhteşem bir karakter eklendi. Sana bayılıyorum Nova<3

Okuyanlar, okumayı düşünenler, ilk defa görenler hepinizi sohbet etmeye bekliyorum. Biraz fazla konuştum ama buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim<3

Yorumlar

  1. Teşekkürler paylaşım için

    YanıtlaSil
  2. hımmmm marissa meyer pekiiii mademsiii :) en başta demişin yaaa, bir de burada yorum girmek istedim, yani başka yerde de mi yazıyon seeeen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eveeet, Instagram'da da varım ki beeen:) orada sadece kitap yorumu yazıyorum, biraz da hikayelerde takılmaca, arkadaşlara sarmaca:) bak sayfanın üst köşesindeki üç çizgiye tıklayınca linki de var orada.

      Sil
  3. Ay Günlükleri'nin yeri ayrı ama bu da çok güzel seri:)

    YanıtlaSil
  4. peki üye oldum galpağ :) sevindiim kitap yorumları heyoooo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gördüüüm:) sevmene çok sevindim yaşasııın:))

      Sil
  5. Nova, Nova ve Nova! Bu kıza aşığım sanırım ve yorumunla seriye karşı daha da yükseldim. Fobi'yi sayende aşırı merak ediyorum. :) Ayrıca alıntılara yuvarlandığımı söylemem gerek! Gidip Düşmanlar'ı satın almam da gerekiyor. <3 Dex bir de hızlıca son kitabı çıkarırsa her şey mükemmel olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nova'yı okurken duyduğum tatmini başka kimsede duymadım, dik başlı kızım<3 Fobi hakkındaki gerçeği öğrendiğinde ne tepki vereceksin çok merak ediyorum. Dex kitabı mahvetmeden bir an önce çıkarır umarım.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Mimi

  Mimleri cevaplamayı hep çok sevdim. Bu sefer de ben bir tane yapayım dedim. Daha önceden birçok kitap mimi yapılmıştır illa ki, benim yazdığım sorulardan birkaçı da onlarda vardır. Ama yeniden cevaplamış olalım. Belki cevaplarımız değişmiştir. 1) Kitaplığındaki en eski kitap Benim kitaplığımda bulunan en eski kitap Fido. Anneme ablaları hediye almışlar 1986 yılında. İlk baskısı 1984'te olmuş, zaten bu kitap da birinci baskıdan. Sayfaları geçen yıllarla iyice sararmış, kapaktan ayrılmış. Ama eski kitaplara has o yoğun kokusunu içime çekmek çok hoşuma gidiyor. 2) Kitaplığındaki en yeni kitap   Ben genelde kitaplarımı internetten sipariş ediyorum ve toplu alıyorum. O yüzden aslında en yeni kitaplarım birkaç tane. Ama ben okumak için en heyecanlı olduğumu göstermek istedim. Çok ümitliyim ve seveceğime eminim.Hazır filminin fragmanı da yayınlanmışken hemen okumak istiyorum. 3) Sana hediye gelen bir kitap Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları benim düzenli kitap okumaya başlamamı sağl

Değişimin İlk Günü

Yeni bir hafta başlangıcı, yeni alışkanlıklar kazanmaya başlamak için harika bir zaman. Benim kazanmak istediğim yeni alışkanlık erken kalkmak. Uykuyu çok seven biri olarak bu benim için çok zorlayıcı bir şey. Gece bir şeyler yapmayı çok seviyorum, sabah uykularını da aynı şekilde. Zaten gece geç yatınca uyanmam öğle saatlerini buluyor. Fakat okul dışında erken kalkmayı başardığım birkaç nadir günde çok mutlu hissettiğimi fark ettim hep. 9'da kalktığımda -ki bu benim için çok erken bir saat- 12'ye kadar çok fazla iş hallediyorum. O üç saatlik zaman dilimi sanki apayrı bir gün gibi. Öğle ezanına kadar ne yapabilirsem en verimli şeyler onlar oluyor, öğleden sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Bugün ise sabah namazına kalktım, yaklaşık 6.20 gibi, ve sonrasında bir daha uyumadım. Namaz, ayılma ve birkaç küçük şeyden sonra 7 gibi günümü başlattım.  Derslerim 9'da başlıyor, yani iki saatim vardı. Önce bir süredir ilgilenemediğim İspanyolca'yla ilgilendim. Birkaç alıştırma yapt

Ağaç Ev Sohbetleri - 58

Merhabalaar! Bu haftanın ağaç ev sohbetleriyle geldim yine. Konusu çok hoşuma gitti, hemen  yazayım dedim. Zaten sevdiğim havalarla ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum, güzel denk geldi. Sevgili Andromeda bulmuş konuyu. Teşekkür edelim ona da bu güzel konu için:) "Hangi mevsimin insanısınız, neden?" Tüm mevsimler çok güzel elbet. İyi ki hepsini yaşayabilen bir ülkedeyiz. Hepsini tadabilmek çok büyük zevk. Yaz olmadan kış, kış olmadan yaz anlaşılmazdı yoksa. Soğuk havalara aşığım. Isınmak serinlemekten daha kolay geliyor bana, üşüdüğümde sırtıma bir hırka alıp sorunu çözebiliyorum ama bir sıcak bastı mı vay halime. Yazı pek sevemiyorum o yüzden. Doya doya dondurma yiyebilme kısmı var ama orası çok güzel. Bir de piknik sezonu açılıyor, pikniğe de bayılırım. İlkbahar da güzel bu arada. Çiçekler, ağaçlar, hayvanlar uyanıyor hep beraber. Yaşam yeniden yüklenmiş gibi olmuyor mu ama? Her yer yeşil yeşil, mis gibi hava, ohhh. Sonbaharı biraz daha fazla severim. Hem yeni bir okul/iş