Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SOSYAL MEDYA / 16 GÜN 16 YAZI

11. güne gelmişiz bile, ne hızlı geçti günler. Hep beraber olmak, aynı sorulara verilen birbirinden farklı cevapları okumak çok güzel gerçekten. Bugünün sorusu şöyle: Sosyal medyanın 3 iyi 3 kötü özelliği hakkında konuşalım mı bugün? Konuşalım tabii. Hepimizin hayatının bir parçası artık sosyal medya. Oranı kişiden kişiye göre değişir belki ama kesinlikle hem iyi hem kötü tarafı var. İyi taraflardan başlayalım. Öncelikle iletişim kurmak için çok pratik. İnternetin olduğu her yerde istediğiniz kişiyle konuşabilirsiniz. İkinci iyi tarafı, çok geniş bir kullanıcı kitlesine sahip olması. Haliyle bizim için arkadaş edinmek için bir sürü insan demek bu. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan biriyle evinizdeki koltuktan kalkmadan iletişim kurabilmek mükemmel bir şey. Üçüncü iyi tarafıysa -ki bu bence için en iyi tarafı- anonimliğinizi kendiniz ayarlayabilmeniz. Yani isterseniz sülalenize kadar paylaşırsınız, isterseniz bir takma adla kendi fotoğrafınız olmadan sosyal medyada takılırsınız.

FİLM ŞARKILARI / 16 GÜN 16 YAZI

Dün yine yazamadım. Hem çok sandviç seven biri değilim hem de dün baya yoğun geçti benim için. Ramazan öncesi son temizlikler ve halledilecek işleri bitirdik. Şimdi de Ramazan'ın ilk gününden hepiniz merhaba diyorum. Ben çok fark edemedim girdiğimizi, ama hepimiz için mutlu ve verimli bir Ramazan olur inşallah. Bayramda da yine sevdiklerimizle beraber oluruz da bir de onun hüznü eklenmez umarım. Bugünkü konumuz müzik. En sevdiğimiz film müziklerinden bir liste yapmamızı istemiz sevgili Ezgi. Ben filmleri izlerken müziklerine çok dikkat etmiyorum. O yüzden bu yazı için biraz araştırma yapmam gerekti. Öncelikle filmi izledikten sonra deli gibi dinlediğim bir şarkıyı yazayım. Moana filminden, aslında tüm animasyonlar gibi bu filmi de Türkçe dublajla izlemiştim ama şarkının İngilizcesini dinliyorum. How Far I'll Go - Alessia Cara İkinci sırada yine bir animasyon var. Frozen 2'den 'Into the Unknown' ya da 'Meçhule Doğru', iki dilde de çok güzel.

ÇİZGİ DÜNYADA BİR GÜN / 16 GÜN 16 YAZI

Bugün biraz geç kaldım yazmaya. Ama o kadar hevesle yazıyorum ki bu güzel sorunun cevabını. Sorumuz şöyle: 24 saatini bir çizgi film kahramanı ile geçirecek olsan bu hangi kahraman olurdu? Onunla neler yapmak isterdin ? Maceralarını çok merak ediyorum. Bunun üzerine baya düşündüm. Winx Club, Power Rangers ya da Voltran'la dünyayı mı kurtarsam, dedim. Yoksa Bugs Bunny'nin yanına gidip onunla avcıdan kaçıp havuç mu kemirsem? Ya da Süngerbob'un meşhur hamgurberlerinden yemek için Bikini Kasabası'na mı gitsem? Sonra dedim ki, bizim şapşik bir çocuk vardı, 100 yıl buz dağında mahsur kalmıştı da yine çıkınca deli gibi enerjikti, gülüp eğlenmişti. En önemli insan olmasına rağmen bir gram ciddiyeti yoktu. Suratına bakın şunun:D Son hava bükücü Avatar olan Aang'in yanına gitmeye karar verdim. Her ne kadar ateş bükücüler onun karşı tarafında olsa da bir ateş bükücü olarak Aang'le arkadaş olmak isterdim. Belki bana hava nasıl bükülür onu da öğretirdi. Evde sıkıla

GÜN BATIMI / 16 GÜN 16 YAZI

Gelsin sıradaki sorumuz: Hangisini tercih edersin? Gün doğumu ya da gün batımı ? Bu, meydan okumada şu ana kadar beni en çok zorlayan soru olabilir. Gün doğumu da gün batımı da çok güzel şeyler.  Karanlığın, aydınlıkla yavaşça parçalanması, kuşların ötmeye başlaması, doğanın yeni bir güne uyanması ve herkes için yeni bir gün, yeni başlangıçlar, tertemiz bir sayfa açılması. Gün doğumu mucize gibi bir şey. Ama ben gün batımını daha çok sevdiğime karar verdim. Belki ardından günün en sevdiğim kısmı gece geldiği içindir, bilemiyorum. Güneşin gözden kaybolmaya başlaması, aydınlığını da alıp yavaş yavaş giderken gökyüzünü kızıl-pembe bir renge boyaması, gökyüzünün artık güneş ışıkları ulaşmayan kısmının zifiri karanlığa bürünmesi ve ufakta kaybolan güneşe yaklaştıkça siyahtan sarıya bir renk skalası sunması.  Her akşam gün batarken gökyüzü rengârenk bir sanat eserine dönüşüyor. Ve ben bu sanat eserinin güzelliği karşısında her seferinde büyüleniyorum.

İLHAM VERİCİ BİR İKİ ŞEY / 16 GÜN 16 YAZI

Merhabalar! Meydan okumaya iki gün ara verdim çünkü yazacak bir şeyim yoktu. Ne evimde antika bir şey var ne de hayatım boyunca kayboldum. Şimdi altıncı soruyla devam ediyorum: Son günlerde sana ilham veren ne okudun, izledin, gördün ya da dinledin? İster listele, ister tek tek anlat. Senin yaratıcılığına kalmış. Son bitirdiğim kitap Sinem Ataklı'nın Proje 2417 kitabıydı. Çok iyi bir bilim kurguydu bana göre, soluksuz okudum. Bitirdikten sonra beynimin içinde çarklar dönmeye başladı, aklıma çok hoşuma giden birkaç sahne geldi. Ben de belki ileride bir bilim kurgu hikayesi yazarım diye hemen o sahneleri not aldım. Ama bu küçük kısımlar birleşip bir hikaye oluşturur mu, oluşturursa ne zaman olur hiçbir fikrim yok. Belki burada hep beraber bir hikaye yazarız. Ayrıca camdan dışarı her bakışımda yeşeren ağaçlar, açan çiçekler, masmavi gökyüzü ve tertemiz havayla kendime geliyorum, beynim sakinleşiyor ve yepyeni fikirlerle doluyor. Bu aralar en büyük ilham kaynağım doğa

3. GÜN / 16 GÜN 16 YAZI

Üçüncü güne geldik bile. O kadar zevkli oluyor ki hem yazıp hem yazılanları okumak. Tekrardan teşekkür ediyorum sevgili Ezgi'ye. Bugünün sorusu: Bugün kendini hangi renk hissediyorsun? Bugün açık, pastel bir sarı hissediyorum. Zaten sarı -birkaç istisna dışında- benim her zaman modum. Sadece mutluluk dereceme göre canlılığı artıp azalıyor o kadar. Sarıya bakmak da rahatlatır beni:) Her zaman capcanlı bir sarı hissetmeniz dileğiyle:)

EVİN EN SEVDİĞİM KÖŞESİ / 16 GÜN 16 YAZI

İkinci günden merhaba. Meydan okuma tam gaz devam ediyor. Aynı soruya verilen bambaşka cevapları okumak gerçekten çok keyifli:) Bugünkü sorumuz: Şu sıralar evde en sevdiğin köşen neresi? Orayı özel kılan nedir? Evin en sevdiğim köşesi yatağımın bulunduğu köşe. Odamdaki balkon odaya katıldığı için U şeklinde kocaman bir penceresi var. Yatağım da bu pencerenin önünde. Burayı seviyorum çünkü kafamı yana çevirdiğimde dışarıdaki yeşillikleri görebiliyorum. Ayrıca çok güzel ışık aldığı için yatağımda kitap okumak çok güzel oluyor. Köşe sayılır mı bilmiyorum ama diğer bir sevdiğim yer ise balkon. Şu anda da bu yazıyı balkonda yazıyorum. Arada kafamı kaldırıp karşımdaki çiçek açmış ağaçları izliyorum. Kuşlar cıvıltılarıyla bana eşlik ediyor. Ağaçlar rüzgarda sallanıp hoş bir ses çıkarıyor. Uzun zamandır havaların güzelleşmesini bekliyorum. Soğuk havada uzun süre balkonda oturamıyordum. Bugün hava bu kadar güzelken fırsatı kaçırmadan attım kendimi balkona. Zaten en fazla bu kadar dı

MERHABA, BEN CEYDA / 16 GÜN 16 YAZI MEYDAN OKUMASI

Ben geldim, hem de çok güzel bir meydan okumayla:) Sevgili Ezgi ablamız başlatmış bu meydan okumayı. Detaylar için buraya tıklayabilirsiniz. Yeni görüyorsanız da katılmak için geç değil. İlk günün sorusu şöyle: Karantina döneminden önce neredeydin nasıl bir yaşam şeklin vardı, şimdi neredesin ne yapıyorsun, günlerini nasıl geçiriyorsun, neler değişti hayatında bu süreçte? Ben lise 3. sınıf öğrencisiyim. O yüzden karantinadan önce, doğal olarak, okula gidiyordum. Genel olarak evde vakit geçirmeyi daha çok seven biriyim. Dışarı çıktığımda da çok eğlenmek isteyen biriydim. Ama bu süreçten sonra en sıkıcı günün bile kıymetini bileceğim. Çünkü şu an tek yapabildiğim o sıkıcı günlerin bile fotoğraflarına bakıp dışarı çıkmanın özlemini yaşamak. Şimdi evdeyim, ailemle birlikte bir şekilde günleri geçiriyoruz. Babam evden çalışıyor; geri kalanımız, yani annem, ablam ve ben, gün içinde genelde kendi başımıza zaman geçiriyoruz. Akşam yemeğinden sonra hep beraber salonda bir şeyler iz