Ana içeriğe atla

1984 - George Orwell / Kitap Yorumu


"Eski despotluklar, 'Şunu yapmayacaksın, bunu yapmayacaksın' diye buyuruyordu. Totaliterler, 'Şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın' diye dayatıyorlardı. Biz ise, insanlara, 'Sen aslında şusun, aslında şöyle düşünüyorsun, şuna inanıyorsun' diye bastırıyoruz."

1984, zihinleri kontrol altında tutmaya dayalı işleyen bir devlet yönetimini anlatıyor. İnsanlar Parti'nin haberi olmadan nefes bile alamazlar. Evlerinde bile izleniyorlar. 

İşin kötü yanı kimse bu yönetim şeklinin en iyisi mi yoksa en kötüsü mü olduğunu bilmiyor. Çünkü kimse geçmişle alakalı gerçek bilgilere ulaşamıyor.

Benim için unutulmaz bir kitap oldu. Çok etkilendim. Tüm cümleleri o kadar güzeldi ki bütün kitabı alıntılamak istedim.

Dilin ve tarihin bir millet için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavradım. Bir insan geçmişiyle var olabilir ve varlığını sürdürmek için en önemli aracı dildir. Kelime kapasitemiz azaldıkça kendimizi açıkça ifade edemeyiz. Ve kullanılan kelime sayısı azaldıkça düşüncelerimizi bile devam ettiremez, bir süre sonra da düşünemeyiz. Düşünmeden yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz?

Yabancı dillerde bazı kelimeler var ki, tek bir kelimeyi Türkçe'ye çevirince bir cümle oluyor. Türkçe'de böyle bir kelime yokmuş gibi düşünüyoruz ve şaşırıyoruz nasıl kelimeler bulmuşlar diye. Aslında Türkçe'nin o kadar geniş bir kelime hazinesi var ki, belki de bazı Türkçe kelimeler yabancı dillere çevrilemez. Ama maalesef bu kelimeler kullanılmaya kullanılmaya unutuluyor ve duyduğumuzda uzaylı görmüş gibi bakakalıyoruz.

Tarih bilgileri öğrenilirken de doğruluğundan emin olunan kaynaklar kullanmalıyız ki kendi tarihimizi yanlış bilmeyelim.

Kısacası tarihimize ve dilimize dört elle sarılalım. Tabi ki yabancı dilleri ve başka ülkelerin yaşamları, tarihlerini öğrenelim. Bunlar kültür açısından çok önemli. Ama bir insanın başka yaşamlara bakmadan önce kendi özünü bilmesi ve yaşatması gerekmez mi?

Bir kitap yorumundan nerelere geldim. Ama kitabı okurken bu düşünceler aklımda dönüp durdu. Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum. Kitabı okuyduysanız onun hakkında da konuşabiliriz. Yorumlarda ve sonraki yazılarda görüşmek üzere, kitaplarla kalın.

Yorumlar

  1. Tanıtım ve bilgilendirme için çok teşekkür ederim Bu kitabın namını çok duydum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  2. Kız kardeşim bana kaç kere önerdi bu kitabı ama ben bi türlü okumak istemiyoruuum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence en kısa zamanda okumalısın. Senin zevkini bilmiyorum ama ben çok sevdim:)

      Sil
  3. okuldu işti pek vakit kalmıyor. ayda bir iki tane en fazla okuyabiliyorum. bana iki tane kitap önerebilir misin? sen sormadan söyleyeyim, orwell okudum. severim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Klasik tarzda okumayı seviyorsan ben klasik okumaya yeni başladım. Ama Stefan Zweig kitapları kısa ve akıcı olduğu için kolayca okuyabilirsin bence. Ayrıca uzun süre ara versen de olayı unutmazsın büyük ihtimalle. Onun dışında ithaki yayınlarının bilim kurgu klasiklerinden okuyabilirsin. Özellikle Görünmez Adam'ı tavsiye ederim, çok sevmiştim. Polisiye okumayı seviyorsan Agatha Christie'yi şiddetle öneririm. Cinayet İlanı, Doğu Ekspresinde Cinayet, Çarpık Evdeki Cesetler, 16.50 Treni en sevdiklerimden. Türk yazar istersen Gülten Dayıoğlu- Suna'nın Serçeleri, 3-4 kere okumuşumdur. Çok sevdiğim ve hiç unutmadığım kitaplardandır. Bestseller, fantastik kitaplar da okuyorsan söyle, fazlasıyla öneri yapabilirim. Umarım faydalı olmuştur:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri - 58

Merhabalaar! Bu haftanın ağaç ev sohbetleriyle geldim yine. Konusu çok hoşuma gitti, hemen  yazayım dedim. Zaten sevdiğim havalarla ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum, güzel denk geldi. Sevgili Andromeda bulmuş konuyu. Teşekkür edelim ona da bu güzel konu için:) "Hangi mevsimin insanısınız, neden?" Tüm mevsimler çok güzel elbet. İyi ki hepsini yaşayabilen bir ülkedeyiz. Hepsini tadabilmek çok büyük zevk. Yaz olmadan kış, kış olmadan yaz anlaşılmazdı yoksa. Soğuk havalara aşığım. Isınmak serinlemekten daha kolay geliyor bana, üşüdüğümde sırtıma bir hırka alıp sorunu çözebiliyorum ama bir sıcak bastı mı vay halime. Yazı pek sevemiyorum o yüzden. Doya doya dondurma yiyebilme kısmı var ama orası çok güzel. Bir de piknik sezonu açılıyor, pikniğe de bayılırım. İlkbahar da güzel bu arada. Çiçekler, ağaçlar, hayvanlar uyanıyor hep beraber. Yaşam yeniden yüklenmiş gibi olmuyor mu ama? Her yer yeşil yeşil, mis gibi hava, ohhh. Sonbaharı biraz daha fazla severim. Hem yeni bir okul/iş...

Kitap Mimi

  Mimleri cevaplamayı hep çok sevdim. Bu sefer de ben bir tane yapayım dedim. Daha önceden birçok kitap mimi yapılmıştır illa ki, benim yazdığım sorulardan birkaçı da onlarda vardır. Ama yeniden cevaplamış olalım. Belki cevaplarımız değişmiştir. 1) Kitaplığındaki en eski kitap Benim kitaplığımda bulunan en eski kitap Fido. Anneme ablaları hediye almışlar 1986 yılında. İlk baskısı 1984'te olmuş, zaten bu kitap da birinci baskıdan. Sayfaları geçen yıllarla iyice sararmış, kapaktan ayrılmış. Ama eski kitaplara has o yoğun kokusunu içime çekmek çok hoşuma gidiyor. 2) Kitaplığındaki en yeni kitap   Ben genelde kitaplarımı internetten sipariş ediyorum ve toplu alıyorum. O yüzden aslında en yeni kitaplarım birkaç tane. Ama ben okumak için en heyecanlı olduğumu göstermek istedim. Çok ümitliyim ve seveceğime eminim.Hazır filminin fragmanı da yayınlanmışken hemen okumak istiyorum. 3) Sana hediye gelen bir kitap Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları benim düzenli kitap okumaya başlamamı sağ...

Hakkımda Bilmediğiniz 11 Şey Mimi

Herkese merhaba, yeni bir mim ile karşınızdayım. Bu sefer beni mimleyen  Sade ve Derin . Bloga katılalı zaten çok olmadı, hakkımda muhtemelen hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bu sorularla beni biraz daha tanıyın o zaman. İşte hakkımda bilmediğiniz 11 şey: 1) Kendinde sevmediğin özelliğin nedir? Sevmediğim özelliğim yok sanırım. Sadece bazen fazla inatçı olabiliyorum. Bu elimde olan bir şey değil, inadım tuttu mu bir daha geri adım atmam. Bu biraz yorucu olabiliyor bazen. 2) En büyük takıntın nedir? Çok garip takıntılarım var aslında. Çıplak ayak en sevmediğim şeylerden biridir mesela. Bakmak bile hiç hoş değil. Bir de birinin tükürüğü tenime değdinde orayı acıyana kadar silerim. Hatta bazen acısa da devam ederim. Sanki tenime işlemiş ve bir daha çıkmayacakmış gibi hissederim. Ta ki unutana kadar. 3) Kimsenin bilmediği bir sırrın var mı? Tabi ki var. Herkesin vardır. Herkes kendini bir noktaya kadar karşı tarafa açabilir. Bazı şeylerin kimse tarafından bilinmemesi daha güve...