"Eski despotluklar, 'Şunu yapmayacaksın, bunu yapmayacaksın' diye buyuruyordu. Totaliterler, 'Şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın' diye dayatıyorlardı. Biz ise, insanlara, 'Sen aslında şusun, aslında şöyle düşünüyorsun, şuna inanıyorsun' diye bastırıyoruz."
1984, zihinleri kontrol altında tutmaya dayalı işleyen bir devlet yönetimini anlatıyor. İnsanlar Parti'nin haberi olmadan nefes bile alamazlar. Evlerinde bile izleniyorlar.
İşin kötü yanı kimse bu yönetim şeklinin en iyisi mi yoksa en kötüsü mü olduğunu bilmiyor. Çünkü kimse geçmişle alakalı gerçek bilgilere ulaşamıyor.
Benim için unutulmaz bir kitap oldu. Çok etkilendim. Tüm cümleleri o kadar güzeldi ki bütün kitabı alıntılamak istedim.
Dilin ve tarihin bir millet için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavradım. Bir insan geçmişiyle var olabilir ve varlığını sürdürmek için en önemli aracı dildir. Kelime kapasitemiz azaldıkça kendimizi açıkça ifade edemeyiz. Ve kullanılan kelime sayısı azaldıkça düşüncelerimizi bile devam ettiremez, bir süre sonra da düşünemeyiz. Düşünmeden yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz?
Yabancı dillerde bazı kelimeler var ki, tek bir kelimeyi Türkçe'ye çevirince bir cümle oluyor. Türkçe'de böyle bir kelime yokmuş gibi düşünüyoruz ve şaşırıyoruz nasıl kelimeler bulmuşlar diye. Aslında Türkçe'nin o kadar geniş bir kelime hazinesi var ki, belki de bazı Türkçe kelimeler yabancı dillere çevrilemez. Ama maalesef bu kelimeler kullanılmaya kullanılmaya unutuluyor ve duyduğumuzda uzaylı görmüş gibi bakakalıyoruz.
Tarih bilgileri öğrenilirken de doğruluğundan emin olunan kaynaklar kullanmalıyız ki kendi tarihimizi yanlış bilmeyelim.
Kısacası tarihimize ve dilimize dört elle sarılalım. Tabi ki yabancı dilleri ve başka ülkelerin yaşamları, tarihlerini öğrenelim. Bunlar kültür açısından çok önemli. Ama bir insanın başka yaşamlara bakmadan önce kendi özünü bilmesi ve yaşatması gerekmez mi?
Bir kitap yorumundan nerelere geldim. Ama kitabı okurken bu düşünceler aklımda dönüp durdu. Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum. Kitabı okuyduysanız onun hakkında da konuşabiliriz. Yorumlarda ve sonraki yazılarda görüşmek üzere, kitaplarla kalın.
1984, zihinleri kontrol altında tutmaya dayalı işleyen bir devlet yönetimini anlatıyor. İnsanlar Parti'nin haberi olmadan nefes bile alamazlar. Evlerinde bile izleniyorlar.
İşin kötü yanı kimse bu yönetim şeklinin en iyisi mi yoksa en kötüsü mü olduğunu bilmiyor. Çünkü kimse geçmişle alakalı gerçek bilgilere ulaşamıyor.
Benim için unutulmaz bir kitap oldu. Çok etkilendim. Tüm cümleleri o kadar güzeldi ki bütün kitabı alıntılamak istedim.
Dilin ve tarihin bir millet için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavradım. Bir insan geçmişiyle var olabilir ve varlığını sürdürmek için en önemli aracı dildir. Kelime kapasitemiz azaldıkça kendimizi açıkça ifade edemeyiz. Ve kullanılan kelime sayısı azaldıkça düşüncelerimizi bile devam ettiremez, bir süre sonra da düşünemeyiz. Düşünmeden yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz?
Yabancı dillerde bazı kelimeler var ki, tek bir kelimeyi Türkçe'ye çevirince bir cümle oluyor. Türkçe'de böyle bir kelime yokmuş gibi düşünüyoruz ve şaşırıyoruz nasıl kelimeler bulmuşlar diye. Aslında Türkçe'nin o kadar geniş bir kelime hazinesi var ki, belki de bazı Türkçe kelimeler yabancı dillere çevrilemez. Ama maalesef bu kelimeler kullanılmaya kullanılmaya unutuluyor ve duyduğumuzda uzaylı görmüş gibi bakakalıyoruz.
Tarih bilgileri öğrenilirken de doğruluğundan emin olunan kaynaklar kullanmalıyız ki kendi tarihimizi yanlış bilmeyelim.
Kısacası tarihimize ve dilimize dört elle sarılalım. Tabi ki yabancı dilleri ve başka ülkelerin yaşamları, tarihlerini öğrenelim. Bunlar kültür açısından çok önemli. Ama bir insanın başka yaşamlara bakmadan önce kendi özünü bilmesi ve yaşatması gerekmez mi?
Bir kitap yorumundan nerelere geldim. Ama kitabı okurken bu düşünceler aklımda dönüp durdu. Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum. Kitabı okuyduysanız onun hakkında da konuşabiliriz. Yorumlarda ve sonraki yazılarda görüşmek üzere, kitaplarla kalın.
Tanıtım ve bilgilendirme için çok teşekkür ederim Bu kitabın namını çok duydum.
YanıtlaSilRica ederim. Kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
SilKız kardeşim bana kaç kere önerdi bu kitabı ama ben bi türlü okumak istemiyoruuum. :D
YanıtlaSilBence en kısa zamanda okumalısın. Senin zevkini bilmiyorum ama ben çok sevdim:)
Silokuldu işti pek vakit kalmıyor. ayda bir iki tane en fazla okuyabiliyorum. bana iki tane kitap önerebilir misin? sen sormadan söyleyeyim, orwell okudum. severim.
YanıtlaSilKlasik tarzda okumayı seviyorsan ben klasik okumaya yeni başladım. Ama Stefan Zweig kitapları kısa ve akıcı olduğu için kolayca okuyabilirsin bence. Ayrıca uzun süre ara versen de olayı unutmazsın büyük ihtimalle. Onun dışında ithaki yayınlarının bilim kurgu klasiklerinden okuyabilirsin. Özellikle Görünmez Adam'ı tavsiye ederim, çok sevmiştim. Polisiye okumayı seviyorsan Agatha Christie'yi şiddetle öneririm. Cinayet İlanı, Doğu Ekspresinde Cinayet, Çarpık Evdeki Cesetler, 16.50 Treni en sevdiklerimden. Türk yazar istersen Gülten Dayıoğlu- Suna'nın Serçeleri, 3-4 kere okumuşumdur. Çok sevdiğim ve hiç unutmadığım kitaplardandır. Bestseller, fantastik kitaplar da okuyorsan söyle, fazlasıyla öneri yapabilirim. Umarım faydalı olmuştur:)
Sil